Süryani şaraplarının kısa tarihçesi
Süryani şaraplarının öyküsü aslında, bağcılık ve şarap sanatının doğduğu ve büyüdüğü Mezopotamya’da başlamıştır. Bağ ve şaraba ilişkin başlangıç efsaneleri, kutsal kitaplardaki öyküler ve onları destekleyen arkeolojik veriler Mezopotamya coğrafyasında yoğunlaşır. Arkeolojik ve genetik kanıtların da gösterdiği gibi çok sayıda yabani asma çeşidinden birisi, belki de en uyumlusu “vitis vinifera”, kendini insanoğluna, Paleobotanikçilerin özellikle Verimli Hilal (Zagros, Doğu Toroslar, Amanos ve Lübnan dağlarının oluşturduğu hilal formlu coğrafyanın adı) dedikleri düzlüklerde ve alçak tepelerin yamaçlarında teslim etmiş. Günümüzden yaklaşık 7 bin yıl önceye tarihlenen Mezopotamya yerleşme tabakalarında ele geçen Vitis Vinifera ve Sativa olarak tespit edilen en eski kültür üzümü çekirdekleri bu tarihlerde, Mezopotamya’nın kuzeyinde yer alan Turabdin bölgesinde asma yetiştirildiğini göstermektedir. Bu tarihten sonra asma kültürü Lübnan, Suriye, Filistin, Anadolu ve Yunanistan’a yayılmış olmalıdır.
Ünlü Sümer destanı Gılgamış’ta şarabın yumuşatıcı ve uygarlaştırıcı etkisi vurgulanır. Gılgamış’ın yoldaşı vahşi Enkidu’yu yola getiren unsurlardan biri kadın, diğeri de şaraptır. Destanda tanrıça Siduri “asmanın hanımı ve şarap yapan” olarak adlandırılır.
Kökenleri M.Ö. 4000 yıllarına dayanan, ataları Aramive Asuri den oluşan, Ortadoğu da yaşayan kadim semitik Hıristiyan halkı Süryaniler, Mezopotamya uygarlığının bağrında doğup büyüyen üzümlerden aldıkları güçle, Turabdin bölgesinin mucizevi üzüm-toprak-iklim uyumu sayesinde şarabın uzun yolculuğuna kendi yaşanmışlıklarını katarak günümüze kadar gelmişlerdir.